Esenyurt’ta yaşanan şiddet olayı, eski sevgili ilişkilerinin getirdiği tehlikeleri bir kez daha gözler önüne serdi. 25 yaşındaki Ayşe, ayrıldığı erkek arkadaşı tarafından hem fiziksel hem de psikolojik şiddete maruz kaldı. Olayın detayları, mağdurun yaşadığı korkunç deneyimi ve toplumda yarattığı etkileri düşündürmeye sevk ediyor.
Ayşe, yaklaşık bir yıl süren ilişkisini sonlandırdıktan sonra eski sevgilisi Mehmet’in takibine uğramaya başladı. Öncelikle ilişkileri boyunca karşılaştığı sorunları gidermeye çalışan Mehmet, ilişkiden sonra neredeyse takıntılı bir hale geldi. Bir süre sonra durumu kabullenemeyen Mehmet, Ayşe’yi çeşitli yollarla rahatsız etmeye başladı. Ayşe’nin ailesiyle yakınlık kurmaya çalışarak, genç kadının hayatını cehenneme çevirdi.
Ayşe, yaşadığı durumu arkadaşlarıyla paylaştı, ancak yaşadığı korkuyu ifade ederken derin bir yalnızlık hissettiğini de dile getirdi. "Gönlümde bir yere sahip olduğu için onu tamamen hayatımdan çıkaramadım. Ama ne kadar zor olsa da, ayrılmamız gerektiğini biliyordum," dedi. Fakat Mehmet’in geri dönme isteği ve buna karşı Ayşe'nin kesin tutumu, olayların boyutunu değiştirdi.
Bir gün, Ayşe arkadaşlarıyla dışarıda olduğu sırada, eski sevgilisi Mehmet yanına yaklaşarak ona sert bir şekilde bağırmaya başladı. Şok yaşayan genç kadın, neler olduğunu algılayamazken Mehmet, ona hakaretler savurarak fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Şiddet, sadece fiziksel boyutla sınırlı kalmayıp Ayşe’ye çeşitli tehditlerde bulunmaya dönüştü. "Seni sosyal medyadan ifşalarım, hayatını karartırım," gibi cümleler sarf eden Mehmet, genç kadını adeta kaçılmaz bir korku içerisine soktu.
Ayşe, başına gelenleri sosyalleşip normal hayatına dönme çabası olarak gördü; fakat bu, Mehmet’in tehditlerini durdurmadı. Durumun ciddiyetini fark ederek, en sonunda polise başvurdu. “Artık bu duruma son vermek için bir şeyler yapmam gerektiğini anladım,” diyen Ayşe, güvenli bir yaşam için hukukun gücünü arkasına almayı tercih etti. Şikayet sonrası beklediği destek, hem maddi hem de manevi boyutta karmaşık duygularla geç kaldı.
Hukuki süreç, sadece Ayşe için değil, benzer durumdaki birçok kadına umut olabilecek türden sonuçlar doğurabilir. Esenyurt'ta bu tür olayların sıklıkla yaşandığını belirten yerel aktivistler, mağdurların seslerini duyurmaları ve yardım almaları gerektiğini vurguluyorlar. Mevcut yasaların şiddeti önlemede yetersiz kaldığına dikkat çeken kadın hakları savunucuları, bilinçlendirme kampanyalarının arttırılması gerektiğini savunuyor.
Son olarak, Ayşe’nin hikayesi, sadece bir kadının bireysel mücadelesi değil, bağımsız bir birey olarak yüzleştiği bir tehlikenin simgesidir. Böyle koşullarda her bireyin haklarını koruma altına alması gereklidir. Şiddete hayır demek sadece mağdurların değil, toplumun her bireyinin sorumluluğudur. Yaşanan hayal kırıklıklarıyla dolu bu tür hikayelerin birer ders niteliğinde olması, kadınların ve erkeklerin, sağlıklı ilişkilerin nasıl olabileceği konusunda düşündürmesi gerekmektedir.
Sıfır tolerans politikaları ve çağdaş hukuki yasalar, bu örneklerin ışığında geliştirilmelidir ki gelecekte herkes, sağlıklı ve güvenli bir sosyal yaşam sürdürebilsin. Esenyurt’ta meydana gelen bu olay, toplumu bir uyanışa sevk etme potansiyeli taşıyor ve mağdurların haklarını savunmak adına daha çok destek ve dayanışmaya ihtiyaç duyulduğu gerçeğini bizlere bir kez daha hatırlatıyor.