İsrail ordusu, son yıllarda maruz kaldığı psikolojik baskıların ve çatışma ortamlarının gölgesinde büyük bir kriz düşünü ediliyor. 2023 yılı, bu kutsal hizmetin en kritik dönemlerinden birine sahne oldu. Ordunun maruz kaldığı soykırım psikolojisi, binlerce askerin maddi ve manevi olarak yıpranmasına neden olurken, bu yıpranma intihar vakalarına da zemin hazırladı. Ülkenin güvenlik tarihinde daha önce görülmemiş biçimde, 18 askerin yaşamına son vermesi, aileleri ve toplumda büyük bir üzüntü yarattı. Bu belge, ordunun iç yapısı ile ilgili derin bir sorgulamanın işaretini veriyor.
İsrail ordusunun muharebe alanındaki askerleri, sadece fiziksel zorluklarla değil, aynı zamanda psikolojik travmalarla da başa çıkmak zorunda kalıyor. Son yıllarda, bölgede süregelen çatışmalar, askeri personelin ruh sağlığını derinden etkiledi. Gazze ve Batı Şeria'daki çatışmalar, hem sivil hem de askeri kayıplarla daha da büyüyerek İsrail askerlerinin üzerindeki psikolojik yükü ağırlaştırdı. Birçok asker, sürekli ölüm tehdidi altında oldukları için kaygı, korku ve umutsuzluk hissetmekte ve bu durum intihar düşüncelerini tetiklemekte. Sosyal medyada ve kamuoyunda yapılan tartışmalar, ordu içinde yaşanan bu kriz hakkında derinlemesine bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
İstatistikler, askeri intiharların, genel nüfusa kıyasla çok daha yüksek bir oranla devam ettiğini göstermekte. Uzmanlar, askerdeki yüksek intihar oranlarının arkasındaki en büyük neden olarak, savaş sonrası sendromunun (PTSD) yanı sıra, ordu sisteminin yeterince destekleyici olmamasını işaret ediyor. Askerlerin, duygusal ve mental destek alabileceği platformların yetersizliği, üç nevralji katliamının önlenmesinde etkili olamıyor. Ailelerin kaygıları ve destek talepleri, devletin bu konudaki yetersizliğini ortaya koyuyor.
İsrail'deki intihar krizini ele almak için atılacak adımlar, yalnızca askeri otoritelerle sınırlı kalmamalı, aynı zamanda toplumsal bir tartışma oluşturmalıdır. Aileler ve topluluklar, kaybettikleri gençlerin anısını yaşatmak için farkındalık yaratma konusunda harekete geçmeli. Kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri, intihar vakalarının artışını durdurmak amacıyla çeşitli kampanyalar düzenlemekte. Psikolojik destek programları ve danışmanlık hizmetlerinin, askerlik görevini icra eden genç insanlar için olmazsa olmaz bir gereklilik olduğu vurgulanmakta.
Askerlerin eğitim süreleri içinde ruh sağlığı derslerinin artırılması, şiddet içeren çatışmaların tanımlanması ve sağlıklı başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi, bu sorunun çözümünde önemli rol oynayacak. Toplumun tüm kesimlerinden destek almak, yalnızca ordudaki askerlerin hayatını kurtarmakla kalmayacak, aynı zamanda ailelerin hayat standardını da artıracaktır. Kriz anlarında sağlıklı bir iletişim sağlamak, hem askeri birimler için hem de toplum için hayati önem taşımaktadır. Bu tür destekleyici sistemlerin oluşturulması, intihar oranlarının azaltılmasında önemli bir rol üstlenecektir.
Kısacası, İsrail ordusundaki intihar vakaları, yalnızca bireylerin değil, toplumun bir bütün olarak karşısında durması gereken bir sorun. Askerlerin ruh sağlığına yapılacak yatırımlar, sadece ordunun değil, aynı zamanda toplumun geleceğini de güvence altına alacaktır. Bu acı olayların önlenmesi, sadece devletin değil, tüm vatandaşların sorumluluğundadır ve bu konudaki farkındalığın arttırılması her zamankinden daha öncelikli bir ihtiyaçtır. Toplumun her kesiminin, zihnin ve kalbinin sağlıklı bir yere ulaşabilmesi için bir araya gelmesi, hayati önem taşıyor.