Gün geçmiyor ki, kadına yönelik şiddet ve cinayet haberleri gündeme gelmesin. Ülkemizde giderek artan bu tür vakalar, toplumsal bir yaraya dönüşmüşken, bir olay daha dikkat çekici ve düşündürücü bir biçimde yaşandı. Sinem adındaki genç kadın, eski eşi tarafından tam 7 yerinden bıçaklanarak ağır yaralandı. Ancak, mahkeme heyeti olaya ilişkin verdiği karar ile adaletin ne kadar sağlandığına dair tartışmaları alevlendirdi. Onder A., eski eşi Sinem’e karşı işlediği bu korkunç eyleminden sonra, 'iyi hal indirimi' alarak cezasında azaltma elde etti. Bu durum, kadına yönelik şiddete karşı toplumda büyük bir infial yarattı.
Sinem, 30 yaşında ve iki çocuk annesi bir kadındır. Kendisinin yaşadığı şiddet dolu evlilik, bir gün patlak veren bir olayla sona erdi. Eski eşi Onder A., 2022 yılında Sinem'in yaşadığı evin önünde bir tartışma başlattı. Tartışmanın büyümesi ile birlikte, Onder gözünün dönmesi sonucu Sinem’i bıçaklama eyleminde bulundu. Sinem, karnının yanı sıra kollarından ve sırtından aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralandı. Olayın ardından Sinem hastaneye kaldırılırken, eski eşinin durumu kabul edilemez bir hal almıştı. Bu olay, sadece Sinem’in yaşamını değil, aynı zamanda toplumun kadına yönelik şiddet konusundaki algılarını da derinden sarsmıştı.
Onder A.’nın yargılandığı mahkeme süreci uzun ve yorucu geçti. Sinem, duruşmalara katılarak eski eşinin cezasının en üst seviyeden verilmesini talep etti. Ancak, mahkeme heyetinin aldığı karar hiç de beklenmedik oldu. Onder A., mahkeme süreci boyunca 'iyi hal' gösterdiği gerekçesiyle cezasında indirim aldı. Bu durum, kamuoyunda çok sayıda tepkiyle karşılandı. Kadın hakları savunucuları, kadına yönelik şiddet davalarında 'iyi hal' indiriminin nasıl uygulanacağını sorgularken, hukukun bu denli çarpıtılmasının ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine dikkat çektiler. Kadın cinayeti ve şiddetiyle mücadele eden dernekler, mahkemeleri bu konuda çok daha dikkatli olmaya çağırdılar.
Sinem’in yaşadığı bu şiddet olayı, sadece bireysel bir dram değil, toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ekonomik ve sosyal nedenlerle bu tür durumların artış göstermesi, toplum olarak cinsiyet eşitliğini yeniden sorgulamamıza yol açmaktadır. Sinem, yaşadığı travmanın yanı sıra, toplumun gözünde adaletin ne kadar işlemediğine dair bir sembol haline gelmiştir. Adaletin tecelli etmesi ve kadınların haklarının korunması adına gerek bireysel olarak gerekse toplumsal olarak bilinçlenmemiz ve hak arayışında daha kararlı olmamız gerekmektedir.
Bu olay, sadece bir kadının başına gelen bir felaket değil, aynı zamanda toplumumuz için büyük bir ders niteliğindedir. Kadınlar, her zaman bir tehdit altında hissettikleri bu dünya düzeninde savaşmaya devam etmeli, seslerini duyurmalı ve haklarını aramalıdırlar. Onder A.'nın aldığı ceza, birçok kesim tarafından adaletin tecil edilmesi olarak yorumlanırken; kadınların can güvenliğinin nerede olduğu sorusu gündemi meşgul etmektedir. Sinem’in yaşadığı trajedi ve ardından gelen gelişmeler ışığında, adaletin gerçekten herkes için eşit olup olmadığını sorgulamak artık kaçınılmaz hale gelmiştir.
Sonuç olarak, Sinem’in yaşadığı olay ve mahkeme kararları, toplumda kadına karşı duyulan kayıtsızlığın ve cezasızlığın birer yansımasıdır. Korkunç bir olay olarak başlayıp, adaletsizlikle devam eden bu süreç, toplumsal olarak hepimizi düşünmeye ve harekete geçmeye zorlamaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda daha fazla duyarlılık ve farkındalık geliştirilmediği sürece, benzer olayların önüne geçmek imkansız olacaktır. Sinem ve onun gibi diğer kadınların sesi olmak, sadece onların değil, toplumun daha sağlıklı bir yapıya kavuşması adına da büyük önem taşımaktadır.