Son yıllarda iklim değişikliği ile birlikte ciddi su sıkıntıları yaşayan Türkiye, bu kez Yayladağı’nda endişe verici bir tablo ile karşı karşıya. Son 65 yılın en kurak döneminin yaşandığı bölgede, dikkat çeken bir veri açıklandı: Yayladağı’nda yalnızca 98 günlük su kalmış durumda. Bu durum, hem tarım hem de günlük yaşam açısından büyük tehdit oluşturuyor. Gün geçtikçe derinleşen kuraklık, yayla sakinlerini ve çiftçileri çözüm arayışına yönlendirirken, çevre uzmanları da bu durumu dikkatle izleyeceklerini belirtiyor.
Yayladağı, Türkiye'nin güneyinde yer alan ve tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olan bir ilçe. Ancak uzun süredir devam eden kuraklık, bu bölgedeki tarımsal üretimi direkt olarak etkiliyor. Topraklar kuruyor, su kaynakları daralıyor ve ekili alanlardaki ürün verimi düşüş yaşıyor. Behçet Yıldırım, yerel bir çiftçi, "Geçtiğimiz yıl bu zamanlar bahçemdeki domatesler için su çalıştırıyordum, ajdadina bile su gelmiyor" diyerek durumun ciddiyetini vurguluyor. Bunun yanı sıra, içme suyu kaynakları da tehlike altında. İlçe sakinleri, suyun tasarruflu kullanılmaması durumunda önümüzdeki günlerde büyük sorunlarla karşılaşacaklarına inanıyor.
Uzmanlar, Yayladağı ve benzeri bölgelerde meydana gelen kuraklığın aşılabilmesi için hem kısa hem de uzun vadeli çözümler öneriyor. Kısa vadede, yerel yönetimlerin su tasarrufu konusunda halkı bilinçlendirmesi, kaynakların etkin kullanılması ve depolama sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Uzun vadede ise, yağmur suyu hasadı gibi alternatif yöntemlerin teşvik edilmesi, tarımsal sulama sistemlerinin iyileştirilmesi ve yerel su havzalarının korunması önem kazanıyor. Ayrıca, tarımsal üretimin çeşitlendirilmesi, kuraklığa dayanıklı ürünlerin ekimi, daha az su tüketen tarım yöntemlerinin uygulanması, çiftçilerin bu konuda eğitilmesi de kritik öneme sahip.
Yayladağı halkı, gelecekte benzer felaketlerle karşılaşmamak için tedbir almak zorunda olduklarının bilincinde. Doğa koruma bilincinin artırılması, iklim değişikliği ile mücadele için de oldukça önemli. Eğitim kurumlarının performansını artırarak, bu konuda farkındalık yaratmaları gerekmektedir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakmak, hem bireylerin hem de toplumların ortak sorumluluğu haline gelmekte. İklim değişikliği gerçekleriyle yüzleşmek ve bu sorunla baş edebilmek için el birliği ile hareket etmek şart. Yayladağı’nda yaşanan kuraklık sorunu, sadece yerel bir sorun değil, aynı zamanda tüm dünyanın ortak sorunudur.